10 Eylül 2012 Pazartesi

Su Gibi Bir Röportaj


Şarkılarıyla, özellikle de “Su Gibi” albümüyle geniş hayran kitlesine sahip Türk Rockının yıldızlarından biri olan Aslı’nın babasının Zaralı olduğunu biliyor muydunuz? Halen Maltepe Üniversitesi'nde akademisyenlik görevi yapan Zaralı Metin Gökyokuş'un kızı olan ünlü rockçı ile keyifli bir röportaj yaptık.

Müzik hayatınız nasıl başladı?

Tipik bir çocuktum. Bir deodorant kapağını bile mikrofon, annesinin elbiselerinden de kostümler yaparak annesine, babasına şarkılar söyleyen bir çocuk. Dolayısı ile konuşmaya başladığım anda itibaren şarkıya ilgim olduğu çok aşikârdı. Ortaokul zamanı geldiğinde okulda bir grup kurduk. Müzik anlamında aynı şeyleri dinliyorduk ve dolayısı ile yapmak istediğimiz şeyler de benziyordu. Hem sevdiğimiz grupların şarkılarını kendimize göre yorumluyor hem de o küçük yaşlarda besteler yapıyorduk. Grup olarak ilerledik, dersler aldık. Zaten grup kurmadan önce de müzik hocaları ve etrafımdakiler tarafından müziğe doğru gideceğim dile getiriliyordu. Çünkü her dakika şarkı söyleyen bir çocuktum. İstanbul Üniversitesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı bölümünü okudum. Ardından grubumuzda bazı değişiklikler oldu ve bu sefer barlarda çalmaya başladık. Önce bir gitar barda kısa süre, ardından Kemancı’da çaldık. Bu bahsettiğim 3–4 yıllık bir süreç. Sonrasında Teoman’ın ikinci albümü çıkmıştı, bir buçuk yıl ona vokal yaptım. 2000 yılında da “Neresindeyim” adlı ilk albümümü çıkardım.

Siz şarkı söylemenin yanı sıra şarkı yazıyorsunuz. Bu çok önemli bir yetenek. Eserlerinizi vücuda getirirken duygusal mı yoksa profesyonel manada düşünerek mi yazıyorsunuz?

Öncelikle eseri seslendirmek de başlı başına önemlidir. Çünkü herkes iyi şarkı söyleyemediğine göre bunun hem tanrı vergisi hem de insanın kendi kendine geliştirebildiği bir yetenek olduğunu düşünüyorum. Şarkı söylemek dışardan göründüğü gibi çok kolay bir şey değil. O yüzden ses sanatçısı olabilmek kolay bir şey değildir. Bunun dışında kendi söyleyeceğiniz şarkıları üretebiliyorsanız, özellikle prodüksiyon şirketleri açısından baktığınız zaman bu bir şarkıcı için önemli bir ayrıcalık. Piyasanın durduğu, albümlerin hiç satmadığı bir ortamda artık besteleri almak için eskisi gibi paralar dönmediğinden kendi şarkılarını üreten sanatçılar daha önemli konuma geçmişlerdir. Hiçbir zaman albümümün tüm parçalarını ben yazayım diye bir egom olmadı açıkçası. Evet, albümdeki parçaların sözlerinin çoğu benimdir ancak onun dışında beraber müzik yaptığım, bütün düzenlemelerimi yapan Serkan Çeliköz’ün parçaları veya beraber yaptığımız parçalar vardır. Ama bir şekilde eğer söz yazabilme gibi bir yeteneğiniz varsa, yaptığınız işten de keyif alıyorsanız kendi ürettiğiniz parçayı söylemek tabii ki çok büyük bir zevk. Şarkı yazma işi aslında kişiye göre değişir. Bu işi profesyonel olarak yapıyorsanız bazı zorlamalar içine de girmek zorundasınız. Yani oturup ilham gelmesini beklerseniz zorlanabilirsiniz. Dolayısıyla bunu hobi olarak yapmaktan çok daha ilerilere gidilebiliyor. Ben daha çok “o an”ı hissettiğinde şarkı yapanlardanım. Fakat işi matematiğe dökmüş A’sı şöyle olmalıdır, B’si şöyle olmalıdır diyerek tamamıyla işin aritmetiğini göz önünde bulundurarak şarkı yapan bir sürü insan var.

Türkiye’de 1990’ların başında yükselişe geçen rock’ın şu anki konumu nedir?

Ülkemizde rock çok uzun süredir underground şeklinde vardı. Herkes tarafından bilinir popüler grupların ortaya çıkmaya 90’ların ortalarında başladı. İlk Kargo, Özlem Tekin, Şebnem Ferah ortaya çıkmıştı. Daha öncesinde de böyle isimler vardı ama bunlar çok az insan tarafından biliniyordu. Zaten o dönemde yapılan müziğin basın ve plak şirketleri anlamında destekçisi yoktu. Dinleyicinin çoğu da belki de buna hazır değildi o dönem. Bir tarafta böyle büyük potansiyel vardı ama bizim sevdiğimiz bu müziğin Türkiye’de bir örneği yoktu. Ne zaman isimler çıkmaya başladı o zaman anlaşıldı bu müzik ilgi görüyor. Ardından gittikçe yayılmaya başladı. Baktığımız zaman son 15 yıldır büyük bir yol kat edildi.

Rock Türkiye’de ne oranda dinleniyor?

Şöyle anlatayım. Seçimlerde hep bizim hiç aklımızda olmayan partilerin çok oy aldığını görürüz de “Bu nasıl oluyor?” deriz. Biz genelde yaşadığımız çevre ile Türkiye’yi algılamaya çalışıyoruz. Herkes yaşadığı çevreyi tüm dünya zannediyor. Öyle değil. Çok farklı kültürlerden gelen insanlar var. Eğitimsiz insan çok. Bütün bunlara baktığımızda tabii ki rock müziği çok küçük kalıyor. Örneğin ülkemizde her kanalı izleyemeyen bir sürü insan var. Dolayısı ile takip etmeleri pek mümkün değil. Bizim albümlerimizin gidemediği bir sürü bölge var. Buralara ulaşmanız çok kolay değil ama televizyon önemli bir faktör. Büyük şehirlerde rock müzik tabii ki daha fazla dinleniyor ama bugün doğuda bir yere konsere gittiğimde de çok güzel ilgi görüyorum. Çünkü orda da bu müziği dinleyen, bizlerin oraya gitmesine aç insan topluluğu küçümsenemeyecek kadar çok. Bunun diğer bir nedeni rockın kendi müziğimiz olmayışı. Bizim insanımız bu toprakların müziğini, ritmini sever.

Rock dışında hiç albüm yapmayı düşündünüz mü?

Hayır. Mesela türkülere hiç ilgim olmadı açık söylemek gerekirse. Bazı Karadeniz türkülerini ritimlerinden ve melodi yapılarından dolayı çok seviyorum. Belki özel bir projede yer alabilirim ama genel olarak yapacaklarım kendi müziğimin etrafında dönüp dolaşacaktır.

Önümüzdeki hedefleriniz nelerdir, bunların içinde Dünya’ya açılmak var mı?

Bunu bana 10 yıl önce sorsaydınız farklı cevaplar verebilirdim ama şimdi öyle cevaplar vermem. Çünkü Türkiye’den bir ismin çıkıp da yurtdışında yer edinebilmesinin çok küçük bir ihtimal olduğunu gördüm. Türkiye’nin bir dünya starı yok. Kendimizi kandırdığımız isimler var, bu isimlerin çalışmaları oldu, önemli adımlar attılar ama hep bir yerlerde takılıp kaldılar.

Eurovizyon’a katılmanız için teklif gelse kabul eder miydiniz?

Eurovizyon dünyaya açılmak için doğru bir platform değil. Eurovizyon 10 yıl kadar önce önemli bir yarışmaydı. Artık müzik otoritelerinin hiç biri Eurovizyonu takmıyor. Çünkü oraya çıkan gruplara ya da müziklere dikkat ederseniz halk oylamasından sonra iş iyice komediye doğru gitmeye başladı. Önceden Güney Kıbrıs Yunanistan’a oy verirdi, Yunanistan da onlara. Şimdilerde ise parçalanan Doğu Bloğu ülkeleri birbirlerine oy veriyor. Bizim gurbetçiler de bize oy veriyor. Mesela iki yıl önce Lordi grubunun birinci gelmesi durumun ne olduğunu gösterdi. Kimseyi küçümsemek istemiyorum ama bence oy verenler eğlenmek istediler ve Lordi’ye oy verdiler. Yani sonucun müzikal olarak belirlendiğini zannetmiyorum. Bu yarışmayı ulus olarak çok ciddiye alıyoruz. Sertap Erener yarışmadaki şarkıların hepsinden de açık ara önde olan bir şarkı ile birinci oldu. Devamlı son beşe kalma kompleksimizden de kurtulduk. Ama hala ısrarla ülkenin en önemli isimlerini yarışmaya yollamaya devam ediyoruz. Ülkemizde o yarışmaya katılan arkadaşların bunu gerçekten Eurovizyon’u çok önemsedikleri veya uluslar arası arenada bir yer edinmek için yaptıklarını zannetmiyorum. Eurovizyon’a katılan isim ister iyi ister kötü bir yarışma çıkarmış olsun o yıl ülkenin en çok konuşulan ismi oluyor. Bu size iç pazarda bol para, konser, reklâm olarak geri dönüyor. Bence giden insanlar tamamıyla bunun için gidiyorlar. Bana katılmam konusunda bir davet yapılırsa önüme getirilecek şartlara bakarım.

Zara’ya gider misiniz, Zaralılar ile ilişkileriniz nasıl?

Zara ile ilgili pek fazla fikrim yok. Ortaokul zamanında bir kere gittim. Kimlerden olduğumuzu bilmem ama Gökkuşlar varmış bunlar bizle bir yerden bağlantılı. Fakat babam “Eğer Gökyokuş ise bir yerden akrabalığımız vardır” der. Evdeki Zara sohbetlerinden bahsedecek olursak. Bazı insanlarda memleket duygusu çok fazladır. Özellikle Sivas ve Zaralılarda bu duygu çok yoğun. Biz hayatımız boyunca Zara’yı dinleyerek büyüdük. Aslında bu konudan evde herkes çok muzdariptir. Annem der ki: “Ben Balıkesirliyim. Benim Balıkesir’i o kadar anlattığımı hiç gördünüz mü?” Ancak babam sürekli Zara’yı anlatır. Kendi akrabalarımdan başkasını tanımıyorum Zaralı olarak. Ama bir araya geldiğimiz sadece Zara’dan bahsedilir. Onlar hep “Bir Paris, bir Londra, bir de Zara” derler. Ancak gidip orayı gördüğümde şaşırıp kalmıştım. Tamam, kendi içinde değerlendirdiğimizde şirin bir yer ama son derece küçük ve çocukluğum boyunca duyduğum yerle pek de alakası olmayan bir yer.

Son olarak Zara Haber okuyucusu hemşerilerinize bir sözünüz var mı?

Zaralılara sevgilerimi sunuyorum. Teşekkür ederim


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder